Bülent Turan: Diktatörlük Olsaydı CHP Buna ‘Evet’ Derdi

Bülent Turan: Diktatörlük Olsaydı CHP Buna ‘Evet’ Derdi

CNN Türk ekranlarında Ahu Özyurt’un sorularını cevaplayan AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, yeni anayasayla ilgili “diktatörlük, tek adamlık” gibi ithamlarına cevap verdi. Turan, “Ne diktatörlük ne tek parti, ne tek adamlık, ne yargının ele geçirilmesi. Bir espriyle söyleyeyim diktatörlük olsaydı zaten CHP buna evet derdi, olmadığı için hayır diyor. Onların kültüründe, tarihinde var bu” ifadelerini kullandı.Bülent Turan, “hayır” diyeceğini açıklayan partilerden bazı isimlerin de referandumda “evet” oyu kullanacağını söyledi.

Kılıçdaroğlu’nun Erbakan’ı Anma merasimine katılmasını sert bir dille eleştiren Bülent Turan, “Erbakan Hoca’nın ömrünü zindan edeceksiniz, kayıp trilyon diyeceksiniz, darbecilerle, vesayetçilerle ortak hareket edeceksiniz, partisini kapattıranlara evet iyi yaptılar diyeceksiniz sonra “Evet”e bir ay kala diyeceksiniz ki hadi analım bakalım. Orda bi aşır okumadığı kaldı Sayın Kılıçdaroğlu’nun” diyerek bunun “tam bir komedi” olduğunu söyledi.

“EVET’İN ADI YETTİ”

Turan bu konudaki eleştirilerine şöyle devam etti: “Sayın Erbakan Hocamızı da daha önce keşke hatırlasalardı. Ama “Evet” öyle bir şey ki bu ülkede eğer evet oyu çıkar da bu sistem tekrar devletin milleti olmaktan, milletin devletine dönersek göreceksiniz Erbakan Hoca’yı hatırlamaları her yıl olacak. Niye? Çünkü millete rağmen adım atamayacaklar. 90 yıllık, 100 yıllık CHP’yi halka daha yakınlaştırmak için Evet’in adı yetti. Bir de “Evet”in kendisi geçse görün bak ondan sonra hiçbir parti vesayetçilerle, kurumlarla, medya patronlarıyla bir araya gelip de hesap yapmak zorunda kalmayacak.”
Bülent Turan’ın referandum ve gündeme dair açıklamalarından satır başları şöyle:

BU MESELE AK PARTİ MESELESİ DEĞİL

Biz “evet-hayır” oylamasını bir partinin meselesi olarak görmüyoruz. Türkiye’de 100 küsür yıllık bir demokrasi tarihimiz var. İnkıtaya uğrayan, zaman zaman darbelerle bozulan ama sonuçta 100 yıllık bir rejimimiz var. Bunu değerlendirdiğimizde zaman zaman açmazları, çıkmazları var. Bu artık bir parti meselesi değil. Eğer bunu bir parti meselesi olarak görsek şu an zaten AK Parti’nin en iyi yöneteceği sistemden bahsediyoruz. Bizim isteyip de yapamadığımız bir kanun bir atama yok. O yüzden mesele AK Parti meselesi değil.

AK Parti meselesi olarak baksak AK Parti zaten iktidarda. Bizim kurucu liderimiz, gururumuz Cumhurbaşkanı olmuş. Bizim bir sorunumuz yok. Onun için AK Parti meselesi değil. Bu toplumsal sorunu bu sistem krizini oturup çözmek istedik. Şimdi artık çok iyi farkediyoruz, anketlere de yansıyor bu; halkımız bu paketi okudukça, dinledikçe, anladıkça her zamanki gibi muhalefetin AK Parti karşıtlığından başka bir söyleminin olmadığını görmüş oldu. Paket konuşmuyor. Sayın Bahçeli’ye kızmış MHP’li arkadaş “hayır” diyor, Kılıçdaroğlu’nun yanında yer almış “Hayır” diyor, HDP’nin yanında yer almış “Hayır” diyor. Okuduğu için değil bilmediği için “hayır” diyor. Biz konuştukça, anlattıkça bu 18 maddenin bir reform paketi olduğunu, bu ülkenin geleceği adına istediğimizi, aslında AK Parti için değil bu ülkenin geleceği adına endişelerimizden dolayı bunu istediğimizi anlattıkça hem evet oyları artıyor hem mesele daha sakin değerlendiriliyor.

DİKTATÖRLÜK OLSAYDI CHP “EVET” DERDİ…

İlk zamanlarda çok büyük ithamlarla karşılaştık. Ne diktatörlük ne tek parti, ne tek adamlık, ne yargının ele geçirilmesi. Diktatörlük olsaydı zaten CHP buna evet derdi, olmadığı için hayır diyor. Bir diktatör bir tek adam kendisini 5 yılla sınırlar mı? Bu pakette Cumhurbaşkanı seçilen kişi 5 yıllığına ancak iki defa seçilebiliyor. Nasıl oluyor da kendisini 5 yılla sınırlayan, yüzde 51 oyla sınırlayan bir adam diktatör olabiliyor? Bütçesini geçirme yetkisi Meclis’te. Nasıl diktatör bu? Tüm kararları yargıya açık, nasıl diktatör bu? Bütün atamaları Danıştay’ın denetimine tabi, nasıl diktatör bu? O yüzden bir daha diyorum, diktatörlük olsaydı zaten CHP buna “Evet” derdi. Onların kültüründe, tarihinde var bu.

Partilerin tabanlarında muazzam bir algı, muazzam bir izan, irfan var. Saadet Partis’nin içerisinde de, CHP’nin de, HDP’nin de, Büyük Birlik Partisi’nin içerisinde de arkadaşlarımız var, görüşüyoruz biz bunlarla. Şu anki yönetimlerinin yanlış yaptığını söyleyip, “Evet” diyeceklerini duyuracak insanlar var, istifa edenler var. Çünkü “Evet” deme meselesi bir Tayyip Erdoğan meselesi değil, bir AK Parti meselesi değil. Sayın Destici’nin Sayın Cumhurbaşkanımızla ne konuştuğunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var; ne konuşulursa konuşulsun bizim Alperenler dediğimiz gençlerin, muhafazakar insanların “Evet” diyeceğinden eminim ben.

KILIÇDAROĞLU’NUN BİR AŞIR OKUMADIĞI KALDI

Öyle Kılıçdaroğlu’nun bir toplantıya katılarak, ömrünü zindan etmiş Erbakan Hoca’yı sözüm ona anarak o insanları kandıracak hali yok. Tabiki her parti, her lider bir araya gelip eskiyi anar bunda bir beis yok. Ama siz Erbakan Hoca’nın ömrünü zindan edeceksiniz, kayıp trilyon diyeceksiniz, darbecilerle, vesayetçilerle ortak hareket edeceksiniz, partisini kapattıranlara evet iyi yaptılar diyeceksiniz sonra “Evet”e bir ay kala diyeceksiniz ki hadi analım bakalım. Orda bi aşır okumadığı kaldı Sayın Kılıçdaroğlu’nun. Tam bir komediydi.

Ama şuna çok sevindim, onu söyleyeyim: Evet’in ne kadar milli bir proje olduğunun, ne kadar milletiyle devletini buluşturan bir proje olduğunun en güzel fotoğrafıydı o fotoğraf. Bu halk oylaması olmasaydı, şimdiye kadar hiç gitmeyen Kılıçdaroğlu gitmeyecekti yine oraya. Yıllardır AKP dedikleri AK Parti’ye AK Parti deme kararı aldılar, Sayın Cumhurbaşkanımıza hep adıyla hitap ediyorlardı bugün Sayın Cumhurbaşkanımız deme kararı almışlar. Bu insanlık için küçük, CHP için büyük bir adım. Sayın Erbakan Hocamıızı da daha önce keşke hatırlasalardı. Ama “Evet” öyle bir şey ki bu ülkede eğer evet oyu çıkar da bu sistem tekrar devletin milleti olmaktan, milletin devletine dönersek göreceksiniz Erbakan Hoca’yı hatırlamaları her yıl olacak. Niye? Çünkü millete rağmen adım atamayacaklar. 90 yıllık, 100 yıllık CHP’yi halka daha yakınlaştırmak için Evet’in adı yetti. Bir de “Evet”in kendisi geçse görün bak ondan sonra hiçbir parti vesayetçilerle, kurumlarla, medya patronlarıyla bir araya gelip de hesap yapmak zorunda kalmayacak.

EVET’İN RÜZGARI BİLE CHP’YE AYAR VERDİ

Biz biliyoruz, hangi medya patronlarının evinde hükümetler kurulduğunu, yıkıldığını, bunları hep beraber yaşadık. Ama artık bu ülkede “Evet” oyu çıkarsa hükümetlerin kurulma yeri evler olmayacak, medyalar olmayacak, vesayetçiler olmayacak. Evet’in rüzgarı daha seçim olmadan CHP’ye ayar verdi tabiri caizse. Bundan sonra evet çıkarsa her parti daha uzlaşıcı olacak, halkı daha çok dinleyecek, halka rağmen iş yapmayacak.

CUMHURBAŞKANI’NIN FESİH YETKİSİ

Yeni sistemle Cumhurbaşkanı’nın fesih yetkisi olacak diyorlar. Yalan, kuyruklu yalan. Metinde fesih diye bir şey yok. Metinde Cumhurbaşkanı’na da, Meclis’e de eşit derecede fren denge, bir balans imkanı veriyor. Diyor ki; Cumhurbaşkanı yanlış yapar da Meclis’i devre dışı bırakırsa veya tam tersi Meclis Cumhurbaşkanı’nı kitler de yanlış yaparsa iki tarafa da bir yetki veriyor. Fesih değil seçime götürme yetkisi. Onun için diyorum ki hergün evet oylarının artması, muhalefetin bu tarz yalan, yanlış, iftiraların ne kadar yersiz, ne kadar gerçekten uzak olduğunu halkımızın görmeye başlamış olmasıdır.

GÜÇLER AYRILIĞI ARTACAK

Biz 100 yıldan beri kuvvetler ayrılığı esastır demiyor muyduk? Yürütme yüzde 50’nin üzerinde oy olan Cumhurbaşkanı’nda olacak. Yasama bütün partiler bir araya gelecek ortak yasama faaliyeti yapacaklar. Hani biz hükümete yasamayla yürütme birbirine girmiş diyorduk, kızıyorduk. Bakanlarla vekillerin dengeleri belli değil diyorduk. Bir Başbakan Bakanları atarken niteliğinden önce bölge dağılımı, yaş dağılımı, memleket dağılıma bakmak zorunda kalıyor, yanlış yapılıyor demiyor muyduk? O yüzden bir daha söylüyorum seçim bitti, yürütme Cumhurbaşkanı’nda, yasama Meclis’te. 90 yıldır sol aydınlar bunu savunmuyorlar mıydı? Şimdi tam da onu sitiyoruz biz. Bu sistemle yasama, yürütme, yargı keskin bir şekilde ayrılıyor.

2018 TROİA YILI OLSUN İSTİYORUZ

Biz Truva’nın sadece Çanakkale için değil dünya için bir değer olduğunu düşünüyoruz. 1998 yılında Troia Avrupa’daki iddialı söylemlerle beraber Birleşmiş Milletler’in kültür mirasına Unesco’ya kaydediliyor. Onun 20. yılı olan 2018’de de Troia yılı ilan edilsin istiyoruz. Bununla ilgili Başbakanımızla Kültür Bakanımızla görüştük. Çok büyük destekleri var. Eğer 2018’i Troia yılı ilan edersek hem Çanakkalemizin ekonomisi için hem Türkiyemizin tanıtımı için hem dünya kültür mirası için bir adım daha atmış olacağız. Bütün dünya Troia’yı bir kere daha konuşmuş olacak. Truva Anadolu kenti olmasının ötesinde bir dünya kenti.