Bülent Turan dan Şafak Pavey e Mektup
İnsanı anlamadan ve ona olan bakışınızı değiştirmeden, topluma hizmet edemezsiniz. Merhamet gibi kavramları küçümseyerek, hakları ancak sizin sayenizde kazanılabilecek birer lütufmuş gibi gösteremezsiniz
Sayın Şafak Pavey, 31 Ocak 2013 tarihli Akşam Gazetesi'nde yazdığınız yazı bana maalesef 'Bu memlekete komünizm lazımsa, onu da biz getiririz' diyen malum CHP'li valiyi hatırlattı. Görünen o ki mensubu olduğunuz siyasi partinin anakronik elitist söylemini benimseme yolundasınız. Oysa biz sizi partinizle sınırlandırılamayacak bir vicdanın temsilcisi olarak görmek isteriz.
Zannediyorsunuz ki 'ne yapılacağını ve nasıl yapılacağını en iyi siz bilir ve yaparsınız.' Kalan herkes sizden 'rol çalmakta'dır. Onlar zaten bu işten ve kavramlardan anlamamaktadır.
ŞUNU bilmelisiniz ki bizler ne rol yapar ne de rol çalarız. Hizmet konusunda önümüze geçenleri ise sadece alkışlarız. Görmezden gelmekten ya da önemsizleştirmeye çalışmaktan medet ummayız.
EGO MÜCADELESİ
Zatıalinize gönderdiğim 'şahsi' mektubu kamuoyuyla paylaştığınız için teşekkür ederim! Bu sayede kamuoyu iki metin arasındaki samimiyet farkını takdir edecektir. Bir tarafta, farklı partilerde olmalarına rağmen, ortak duyarlılığa vurgu yapan ve küçük de olsa alınan mesafenin sevincini ilgilisiyle nezaket kurallarına uygun olarak paylaşan bir mektup; diğer tarafta sevinmek ve alkışlamak şöyle dursun, meseleyi bir 'ego' ve 'kredi' mücadelesine çeviren bir yazı...
Sorarım size... Toplumsal sorunlara dikkat çekeceğiniz zannıyla size tahsis edilen bir alanı kişisel kavgalarınıza alet etmek ne kadar etik bir yaklaşımdır. Gazete açısından baktığımızda ise bir siyasi partinin bir parlamenterine kişisel PR'ını yapması için alan açmak ne kadar doğrudur.
Yazınızda sözünü ettiğiniz brifingler, dernek ve resmi kurum ziyaretleri, görüşmeler bizim 'resume'mize eklemek için yaptığımız faaliyetler değildir. Sadece bu konuyla ilgili olarak gerçekleştirdiğimiz etkinlikler bile bir liste çerçevesinde ifade edilemeyecek kadar çoktur. Laf kalabalığına değil icraata önem verdiğimiz için sadece motivasyonumuzu ve alınan neticeyi açıkladık. TRT'den gelen müjdeyi paylaştık.
ACI ACI GÜLÜMSETTİ
'Şecaat arz edeyim derken' dikkat etmek, çelişkili davranmamak, uygarlık dersi verirken uygar olmak gerekir. Yazınızda geçen şu cümleyi müsaadenizle size hatırlatayım: 'Aslında mektubu sessizce geçiştirecektim. Ancak parlamento gibi son derece çağdaş bir kurumda taşra kurnazı fırsatçılığından o kadar bunaldım ki, ortak parlamenter terbiyesini hatırlatmak istedim.' Üzgünüm.
Parlamentonun ne kadar çağdaş ya da geleneksel bir kurum olduğu tartışması bambaşka bir müktesebatın konusudur. Ona girmeyeceğiz. Sadece 'çağdaş bir kurum' ve 'taşra kurnazı fırsatçılığı' ibarelerini aynı cümle içerisinde zikretmenize değinecek ve soracağız: Bu tür mesnetsiz ithamlar ve aşağılama gayretkeşliği de o çağdaşlığın ve ortak parlamenter terbiyesinin bir parçası mıdır? Kullandığınız bu aşağılayıcı ve ötekileştirici jargon, bu egosantrik dil de eşitlik ve çağdaşlığın bir göstergesi midir? Yoksa düşen bir maske midir?
'Milletvekilinin görünme telaşıyla 'Bu meselenin asıl sahibi benim, ona göre' niyeti' şeklinde kurduğunuz 'veciz' cümlenin de beni acı acı gülümsettiğini ifade etmeliyim. Bizler için bütün meselelerin sahibi millettir, vatandaşlardır. Bizler için 'hizmet' zaten ona ait olanı millete vermekten ibarettir. Bunu sizin yapmış olmanız da ancak bir kıvanç vesilesidir.
AHLAK İLKELERİNE AYKIRI
Sayın Pavey,
İNSANI anlamadan ve ona olan bakışınızı değiştirmeden, topluma hizmet edemezsiniz. Öyle bir kastımız olmadığı halde bizi itham edemez, merhamet gibi kavramları küçümseyerek, hakları ancak sizin sayenizde kazanılabilecek birer lütufmuş gibi gösteremezsiniz. Bizim emeklerimizi yok sayarak ortaya çıkan neticeyi kendi emeğinizin hırsızlığı gibi lanse edemezsiniz. Bu evrensel ahlak ilkelerine aykırıdır.
Bu çalışmalar, bizlerin karşılık beklemeden yapması gereken görevlerdir; yapıyoruz diye bir paye beklemeyiz. Bütün işleri biz yapsak ve bütün payeler size verilse de yüksünmeyiz.
Yazınız bizi kırmış ve incitmiştir ama yine de sizi takdir ederiz. Yazdığınız yazı dahi, bundan önce yürüttüğünüz çalışmalar gibi, konuya olan dikkatlerin yoğunlaşmasına vesile olmuştur. Bunun için teşekkür ederiz. Bu vesileyle burada kamuoyuna itiraf ediyoruz ki 'Altyazı projesi bütünüyle, Şafak Pavey'in, sizin eserinizdir. Bundan sonraki bütün aşamaları da sizin eseriniz olacaktır. Bu da bizi mutlu edecektir. Yeter ki bu çalışma TRT dışındaki kanallara da örnek olsun ve yayılsın.
Verdiğiniz kanun teklifine gelince... Öncelikle bizim yürüttüğümüz proje, sadece işitme engelli vatandaşlarımıza münhasır değildir; görme engelli vatandaşlarımızı da kapsamaktadır. İkinci olarak, ciddi bir yatırım ve altyapı çalışması gerektiren bu dönüşümün, gerekli maddi ve psikolojik hazırlıklar yapılmadan, bir kanun teklifi vererek sağlanamayacağı aşikardır. Üstten bir bakışla, bu tür teklifler hazırlayıp bunu gazetelerde yayımlayarak yapılan çalışmalar, 'Bakın ben bu işle uğraşıyorum, konuşmalar yaptım, teklifler hazırladım ama anlamadılar' çabasından öte bir şey değildir. Mesele işi yapmak, mağduriyeti gidermektir. Kimin yaptığı bizim için tali bir meseledir.
Av. Bülent TURAN
Paylaş: