AK Parti Bağlamında Bir Haziran Seçimleri!
Zor şartlarda, 30 Mart 2014’te gerçekleştirilen seçimler, Türkiye’nin çok önemli bir bölümünde milletimizin tercihinin yeniden açık bir şekilde sandığa yansımasına vesile oldu. Ancak her seçimde görülebileceği üzere, bazı yerlerde demokrasinin tam manasıyla tecellisini engelleyebilecek bir takım usuli hatalardan dolayı yeniden seçim yapılması kararı alındı.
Demokrasinin olmazsa olmazı olan ‘kesin sonuç’ ilkesi gereğince, 14 yerel birimde 1 Haziran’da yinelenen seçimler, bir çok nedenle, 30 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’nin ‘ikinci tur’u olarak görüldü. Her ne kadar, bu mükerrer seçimlerde bırakın aldığı oyu korumayı, oyunu en fazla arttıran parti yine AK Parti de olsa, her seçim gibi 1 Haziran da, tüm vatandaşlarımızın gönlünü kazanmayı hedef edinen AK Parti için ayrı bir incelemeyi zorunlu kılmaktadır. Hatta ilk bakışta özellikle Yalova ve Ağrı sonuçları nedeniyle büyük üzüntü duysak da bazen küçük kayıpların büyük kayıpları engelleyebileceğine olan inancımızdan hareketle bunda da bir hayır olduğunu düşündük.
12 yıldır girdiği her seçimden oyunu arttırak çıkan AK Parti, bu mini seçimlerde de geleneği bozmamış olsa da ilk defa beklediği bazı illerde belediye başkanlığını kazanamamıştır. Nitekim, önceki yıllarda %25’lerle belediye kazanılabilen ülkemizde 1 Haziran Seçimleri göstermiştir ki, ‘% 47’lik’ bir oya sahip olunsa bile yerel seçimlerin kaybedilebilmektedir. 2009’da Aydın’ın CHP tarafından % 26 oyla, Adana’nın MHP tarafından % 29 gibi bir oy oranıyla kazanılması gibi bir çok kez düşük oylarla seçimlerin kazanılması hafızalarımızdayken, 1 Haziran’da, % 47’nin bile seçimi kazanmak için yetmeyebileceğini tecrübe ettik.
AK Parti bu kayıpları nasıl okumalıdır?
Bu seçimler göstermiştir ki, Başbakanımızın ‘Demokratikleşme Paketi’ kapsamında 2013’de tartışmaya açtığı, ancak, bir takım hukuki nedenlerle 2015 Seçimleri’nde uygulanabilirliğinin olmaması nedeniyle ertelenen ‘dar bölge’ ya da ‘daraltılmış bölge’ seçim sistemleri, muhalefet partilerinin iddialarının aksine AK Parti lehine sonuç doğurmamaktadır. Bu mini yerel seçimler göstermiştir ki, sadece seçim verilerinden hareket ederek sistem tartışması yapmak doğru ve beklenen sonucu vermeyeceği anlaşılmıştır.
30 Mart’ta, Devletimize yönelik darbe girişimlerinin kısmen geri püskürtülmesi ile birlikte, 1 Haziran’daki seçim atmosferinin daha sakin olması sonucu, halkımız oy verme davranışlarında yerel dinamikleri göz önünde bulundurmuştur. Seçmenlerin başkan adaylarına ve belediye meclis üye listelerine müdahale beklentisinin yoğun olduğu anlaşılan bu seçimler, aday belirleme sürecinde gerçekleştirilen temayüller ile anket sonuçlarının çeliştiği durumlarda anket verilerinin seçim sonuçlarına daha fazla yaklaştığını göstermiştir.
Öyle görülüyor ki, bu seçimlerde vatandaşlarımız hizmet saikiyle de oylarını kullanmamıştır. Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir’deki referansıyla kazanılan 2002 Seçimleri’nden bu yana hizmet söylemini öne çıkararak tüm seçimleri farkla kazanan AK Parti’nin, 1 Haziran’da kent meydanları, mesire alanları, kültür merkezleri, kentsel dönüşüm projeleri gibi büyük maliyetli eşsiz projeleri halkımızda seçimleri kazandıracak kadar karşılık bulamayabileceği görülmüştür. Bunun sebeplerinden biri, Gezi Parkı Olayları ile de gördüğümüz üzere, oy kullanma hakkını henüz yeni kazanmış kuşağın oy davranışlarının eski siyaset okumasına göre farklılık arzetmesidir. Türkiye’nin daha 15 yıl öncesinde yaşadığı sıkıntıları tecrübe etmeyen ama ülkemizi sürekli gelişmiş ülkelerle karşılaştıran, ‘öğrenilmiş çaresizlik’le değil de büyük bir özgüvenle yetişmiş yeni neslin, son 10 yılda atılan devasa adımlara ‘sıradanmış’ gibi bir algıyla bakması buna bir örnektir. Dolayısıyla bu seçimler AK Parti’nin, seçim kampanyalarında hizmetlerini anlatan dilin yanında farklı söylemleri de kullanmasını zorunlu kılmıştır.
30 Mart ile birlikte, 1 Haziran’da gerçekleştirilen seçimler, toplumumuzdaki bazı kesimlerin siyasal mühendislik çalışmalarına halen itibar ettiğini göstermiştir. Aylar öncesinden bazı medya mensuplarının siyasetin doğasına aykırı köşe yazılarıyla AK Parti karşısındaki en güçlü adaya oy verilmesine yönelik telkinleri, sadece CHP’nin kazanma ihtimali olduğu yerlerde de olsa, bir karşılık bulabilmiştir. Büyük mücadeleler sonrasında oluşan bir hareketin geçmişte düşmanı olduğu partilerle siyaset sahnesinden çekilecek düzeyde işbirliği yapabilmesi, Gezi Olayları sonrası seçmen hareketlerinin limitsiz kayganlığını gözler önüne sermiştir.
Yalova’da MHP, Ağrı’da CHP adeta yok olmuştur.
1 Haziran, son 12 yıldır AK Parti’yle birlikte yarışılan her seçimi kaybeden muhalefet için de bir umut olmuştur. Seçimlerdeki başarısızlıklarını sandığı itibarsızlaştırma kampanyalarıyla örtmeye çalışan, demokrasiyle iktidar olamayacağını anlayıp orduyu göreve çağıran, askerden bulamadığı desteği yasadışı örgütlerle telafi etmeye çalışan muhalafet, 1 Haziran sonuçlarıyla çaresizliğini atmış, bugüne kadar kaybettiği seçimlerin travmalarını tedaviye başlamış görünüyor. Bu demokrasimizin geleceği açısından oldukça olumludur.
Tüm bu sonuçlarıyla, 1 Haziran’da gerçekleştirilen bu mini seçimler, 10 Ağustos’ta gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Haziran 2015’teki Milletvekili Genel Seçimleri açısından hem muhalefet hem de AK Parti için önemli dersler barındırmaktadır. Girdiği tüm seçimlerin akşamında, seçimlerdeki aksaklıkların peşine düşen ve ‘Milletimizin teveccühünü ve güçlü desteğini nasıl arttırız?’ sorusuna cevap arayan AK Parti, 1 Haziran’dan da en doğru dersi almalıdır. Küçük kayıplar bazen büyük kayıplara engel olur.
1 Haziran Seçimleri’ne yönelik tesbitleri sıralayacak olursak:
1- ‘Dar bölge’, ‘daraltılmış bölge’ seçim sistemleri, geçmiş yıllardaki mevcut oy oranlarıyla değil, daha farklı siyasi veriler dikkate alınarak değerlendirilmelidir,
2- Genel Başkan’ın ve Genel Merkez’in desteği seçimlerin kazanılmasında en önemli faktör olsa da seçimlerin kaderinin yerel dinamiklerce belirlendiği unutulmamalıdır. Başkan ve meclis üyesi adayları belirlenirken halkın öngörülerine daha fazla dikkat edilmelidir.
3- Siyasi mücadeleden vazgeçecek kadar sandıktan umudunu kesen muhalefet, yeniden siyasi arenaya dönmesi 1 Haziran’ın önemli bir demokratik kazanımıdır. Muhalefet, ‘çatı adayı’ gibi siyasi mühendislik unsuru yollarla da olsa iktidara seçimle ortak olabileceğini yeniden hatırlamıştır.
4- Sosyal bilimcilerin seçimlere dair kuramlarını bugüne kadar girdiği her seçimde oylarını arttırarak çürüten AK Parti Teşkilatları, kaybedebilmenin de seçim sonuçlarından biri olabileceğini tecrübe etmişlerdir.
5- Milletimiz Türkiye üzerine oynanan oyunları boşa çıkarmış olsa da, Türkiye önemli bir virajı dönmüş olsa da, Gezi Olayları öncesi Türkiye ile Gezi Olayları sonrası Türkiye okumasının farklı olması gerekliliği ortaya çıkmıştır.
6- Halkın taleplerine karşılık verecek bir adaya, yerel dinamikleri doğru okuyan ve disiplinle çalışan bir teşkilata sahip olan her siyasi parti, ‘ceteris paribus’ seçimleri kazanabileceği bir kez daha görülmüştür.
Sonuç olarak, Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri için yol haritası belirlenirken, 1 Haziran Seçimleri’nin bu önemli sonuçlarını dikkate alan her parti başarıya ulaşacaktır. Bu doğru okuma, siyasi iç karmaşalarıyla önünü göremeyen muhalefet tarafından değil, yine AK Parti tarafından gerçekleştirilecektir.
Paylaş: